Bir anda aklıma düştü, oysa hiçbir sebepte yoktu; yoksa yine mi yaramazlık yaptım?
Sofranın başında oturmuş, iftarın gelmesini bekliyorum, Maraş’tayız, zannediyorum daha okula başlamamıştım. Babam akşama kadar beni kucağında gezdirmişti, ilk orucumu tutuyorum, o zaman için epey pahalı olan gofretlerden almıştı, iftarda yerim diye. Tam karşımda oturuyordu, bende öyle bir iz bırakmış ki, yalnız ve heybetli, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen, gölgesi uzun düşen adamlardandı. Hani için ısınır da gidip sarılamazsın, o konuşmaz ama sen saygı duyarsın, bir o kadarda korkarsın gözlerine bakmaya, işte öyle bir adam kendisi az ama gözleri çok konuşur, tam karşımda oturmuş sessizce, ezanın okunmasını bekliyor. İyice acıkmışım, susuzlukta cabası, midemdeki gurultulara ister istemez kulak kabartıyorum, işte tam o anda ekmeğe saldırdığımı ve Annemin feryadını hatırlıyorum;
- Oğlum ne yaptın, orucunu bozdun!
Ben şaşkınlıkla yarısı ağzımda, yarısı boğazımda olan ekmeği çıkarayım mı diye düşünürken,
- Bırak kızım, Allah onun orucunu bozdurdu, onun orucu kabul olur dedi.
Dedemi karşımda bana gülümserken gördüm, bir daha da görmedim, ne kendisini, ne gülüşünü




Yorum bırakın