“Sevgiyi sevip düşmanlığa düşman olmak, inançla coşan bir kalbin en mümeyyiz vasfıdır. Herkesten nefret ise ya gönlü şeytana kaptırmışlık veya bir cinnet eseridir. Sen insanı sev; insanlığa hayran ol”

Genel olarak Said-i Nursi olarak ama Kürtlerin bir kısmı tarafından Said-i Kürdi olarak tanınan Bitlis’li Said devletin zulmünden epeyce nasibini almış bir din ve düşünce adamıdır. Risaleleri bu ülke tarihinde insanların Müslüman düşünce dünyasına dair faydalandığı en önemli eserlerden olmuştur. Talebeleri ve takipçileri, her daim tartışma konusu olmuşlardır.

1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Said Ayaklanması’na destek verdiği iddiasıyla Burdur’a sürgün edilen Said Nursî, yargılandığı mahkemede, Şeyh Said’e yazdığı mektupta “Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyet’e bayraktarlık etmiş, dini uğrunda yüz binlerle, milyonlarla şehid vermiş ve milyonlarca veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin olan Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem.” şeklinde görüşünü bildirdiğini söyleyerek kendisini savunmuştur.

23 Mart 1960’ta vefat ettiğinde devrin iktidarı cenazesinin Urfa’da Halil’ür Rahman’a gömülmesinde herhangi bir beis görmemiş ama 27 Mayıs darbesinden sonra darbeciler onun ölüsünden bile korkmuşlar, cesedini ortadan kaldırmışlardı. Kıbrıs açıklarında denize atıldığı bile söyleniyor.

“ Biz Marksizm’i entelektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin devrimci polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizm’i öğreniyoruz.”

Said-i Nursi’nin cenazesinin yok edilmesi vakasının üzerinden henüz 12 yıl geçmişti ki, 30 Mart 1972 günü, Niksar’ın Kızıldere köyünde, teslim alınabilecekken arkadaşları ile birlikte, göz göre göre katliama tabi tutulmuş olan Mahir Çayan, bu sözleri söylüyordu. O da tıpkı Bitlis’li Said gibi rejimin can düşmanı olarak addediliyor ve ailesi tarafından alınarak getirilen cenazesi Ankara’ya sokulmadan ve bir cenaze töreni yaptırılmadan, gece yarısı zorla şehrin dışına defnediliyordu.

Cenazelerine bile tahammül edemeyenler, insanların zihninden bu resimleri ve fikirleri silebildiler mi?

Bizler bu işleri kimlerin yaptığını hatırlamıyoruz!

Podcast also available on PocketCasts, SoundCloud, Spotify, Google Podcasts, Apple Podcasts, and RSS.

Yorum bırakın

  • AY YIKANIYOR SULARDA

    Ürkütmeden salkım söğütleri, Bir çocuk bisiklet sürüyor patikada. Yuvasına su taşıyan bir kırlangıcın Laciverdi kanatları değiyor Kumral saçlarına Az sonra Gökova’nın Kızılçam tepelerinden Kızarmış bir tandır ekmeği gibi, Ay süzülüyor. Şavkı yıkanıyor Azmak’ın suyunda Ve Bir garip şair; Usulca sokuluyor sazlıklara; Bir avuç buz gibi suyu çarpıyor Yüzüne -arka cebinde eski bir şiir defteri- Hayıt…

  • Sosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe

    CİHAN TUĞAL Bir yanda cinsel tacizciler, diktatörler, hırsızlar, milyarderler… Diğer yanda ezilen kesimlerin geniş bir cephesi. Çoğunluk, tercihini ikincisinden yana yaptı. Trump ve Amerikan sağı, Mamdani’yi New York belediye başkanlığına seçtirtmemek için Demokratik Partinin en kirli zenginleriyle birlikte aylardır uğraşıyorlar. İnanılmaz paralar döküldü. Çirkin iftira kampanyaları düzenlendi. Demokratların eski belediye başkanlarından Bloomberg, kesenin ağzını sonuna…

  • SEVGİLİM BEN ŞİMDİ

    Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz ‘’ Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz ‘’ Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz O köklensin diye pencerede suya koyduğum devatabanı Hepten hüzünlü bu günlerde…