Ayaklarımın yerden kesildiği günlerde
Konuşur gibi yapanlara
bakarak;
Susmayı tercih ettim,
Kekemeliği konuşmak zannedenleri gördüm.
Ama ben konuştum, herkesin sustuğu zamanlarda;
ve sonra dağlara koştum, mermiden hızlı
Sonra yoruldum, dinlenmekten;
ve sonra tömbekiden bir nefes çekerken,
Gülü gördüm, dikeni bedenine batan;
Bülbülün kuş palazı olduğunu da gördüm,
yediği dutu tükürüp, şakıdığını da;
Has bahçenin bir köşesinde gülün boynuna sarılıp
Hüngür hüngür ağladığını da;
kahkahayla gülmeye başlamadan evvel,
Ve bir sabah seherde
Uzun bir yola çıktım, kutupları aşarak;
Çöle düştüğümde, artık ben, ben değildim,
Yunus’tu konuşan ve Taptuk’tu divanda duran;
Ben sadece bir Adem’dim,
Bükük duran ama eğilmeyen namerde,
Ve önünde selama duran merdin;
Çektiği o büyük derdin,
Dermanını bilmeden ama reçetenin sahibine
Hiç büyüklenmeden
Önünde rükuya vardım,
Toprağa döndüm;
Çatık kaşlı babamın
Yüzüme gülmediği zamanlarda
Başladım Bafra cigarasına,
Tütün bulamayıp dut yaprağı sardığımız günlerde;
Sevdalandım;
Anamın bakracını yoğurtla doldurup
Ekmeğin kenarıyla karnımı doyururken
Gındırlandım kortige;
İlk kıldığım teravihin huzurunu
Nasıl yüreğime çivilediysem,
Bana hayatı haram edeni de
Aklıma öyle çiviledim,
saçlarım sıfıra kazınırken halimi, fotoğrafladım zihnime
İnsanların ekmeklerini ızdıraba dönüştüren
Vicdanları unutmak mümkün değil;
Nasıl ki bir lokma ekmeğini paylaşan komşusunu
Unutamıyorsa insan;
Ya da seni siyasi şubenin elinden
Yüreğinin içinde saklayanı,
İşte tam o günlerde erkek oldum ben
Jop’un ve elektriğin yardımı ile
“Milli İrade” o günlerde de nikah tazeliyordu,
Ebed müddet devletiyle;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın derlerdi
İnsanı öldürdüler devleti yaşatmak için,
Bir kere de deyin ki arkadaş,
Haydi hep beraber devleti öldürelim ki,
İnsan yaşamayı becersin,
Kıyamete kadar;
Bir kucağında ceylan, öbüründe aslanla




Yorum bırakın