(1. EMPERYALİST PAYLAŞIM SAVAŞI SONRASI, 2. DÜNYA SAVAŞI)

Ekim Devrimi ile Rusya’da parlamenter sistemden sosyalist temsil sistemine geçildi. Başlangıçta daha kansız şekilde alınan iktidar, Bolşevik karşıtlarının örgütlenerek Beyaz Ordu’yu oluşturmaları ile kanlı bir iç savaş sonunda alınıyordu. İlk dönemlerde Sovyet hükûmetinin meşruiyetini kabul etmeyen İtilaf devletleri de bu çatışmalarda Sovyet karşıtlarının tarafında yer aldı. Sosyalizmin Bolşeviklerin destek verdiği Alman devrimciler vasıtasıyla Almanya üzerinden Batı Avrupa’ya yayılması olasılığı da İtilaf devletleri için önemli bir tehlikeydi.

İtilaf devletlerinin de büyük desteği ile oluşturulan Beyaz ordu başlangıçta birçok yeri işgal etti. Bolşevikler bu saldırılar karşısında Kızıl Ordu’yu örgütledi. Resmi olarak 23 Şubat 1918’de kurulan Kızıl Ordu, monarşi taraftarlarına ve yabancı işgalcilere karşı özellikle büyük şehirlerde güçlü bir savunma hattı oluşturdu. Kırsal kesimde Beyaz ordu daha etkili olmasına karşı, şehirlerde Kızıl ordu daha baskındı.

Bolşevikler 1919’da hem enternasyonalist politikanın gereği olarak hem de rejimi güvence altına almak için sosyalizmin yayılmasına yönelik mücadele edecek III.Enternasyonal’i kurdu. İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz ve daha pek çok Avrupa ülkesinde kurulan Komünist Partiler Sovyet hükûmetinin çağrısıyla Komintern’e katıldı ve sosyalizmin yayılması için dünya genelinde örgütlü bir mücadele başladı. Bu aynı zamanda küresel devrimin önünü açacak ilk hamleydi. Bu arada Hükümet aynı zamanda Türkiye gibi Emperyalist ülkelerle mücadele eden yapılarla da işbirliği yapmaktaydı. 1922 yılına kadar süren bu çok kanlı savaştan Bolşevikler galip ayrılmışlardı.

,

Bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştu. Buhranın etkilediği insanlar açlığa sürüklendi, sebze ve meyve yetiştirip satarak yaşamaya çalıştılar. Piyasadaki para bir anda yok olduğu için insanlar ihtiyaçlarını karşılamada takas yoluna gitmek zorunda kaldı ve bir nevi değiş-tokuş ekonomisine geri döndüler. İnsanlar maddi varlıklarıyla beraber sosyal konumlarını ve ruh sağlıklarını da kaybettiler. Bunalımın etkileri 2. Dünya Savaşı’na kadar yaklaşık on yıllık bir süreçte devam etti. Birinci dünya savaşında kaybeden Almanya veya umduğunu bulamayan İngiltere ve Fransa’nın yaptığı paylaşımdan payını alamayan İtalya, gibi ülkelerde ekonomik kriz çok etkili oluyordu ve bu ülkelerde Faşizm tırmanışa geçiyordu. Hemen bütün Avrupa’da büyük bir Yahudi nefreti faşizmin başat görüntüsü oluyordu. Yahudilerin bir kısmı ise Siyonistlerin önderliğinde Filistin’de toprak alarak o bölgeyi kendilerine yurt yapmanın peşindeydiler. Dünya işte bu durumdayken 2. Emperyalist Paylaşım savaşına girişiyordu.

1 Eylül 1939 tarihinde Almanya’nın, Polonya’yı işgali ile başlayan savaş 1945 yılına kadar sürüyordu. 30’dan fazla ülke, 100 milyondan fazla kişinin doğrudan katıldığı bu savaşta, savaşan ülkeler, tüm ekonomik, endüstriyel ve bilimsel kapasitelerini savaş için seferber ettiler. 70 ila 85 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan II. Dünya Savaşı, insanlık tarihindeki en kanlı savaşı olan bu çatışmalarda askeri personelden daha çok sivil insan ölüyordu. Milyonlarca insan soykırımdan, planlanmış açlıktan, katliamlardan ve hastalıklardan öldü. Bu savaş aynı zamanda birçok yeni silahların kullanıldığı bir savaş olmuştu.

4 Şubat -11 Şubat 1945 tarihinde yapılan Yalta Konferansı sonucunda 2. Emperyalist Paylaşım savaşının nimetlerine bu sefer Stalin’le birlikte Sovyetler Birliği de dâhil oluyordu. 1917 yılında ezilenlerin devrimi olarak ortaya çıkan Ekim devrimi Stalin’le birlikte başka bir şey oluyor ve emperyalist bir süper güce dönüşüyordu. 1939 yılında Hitler Almanya’sı ile saldırmazlık paktı yapan ve Polonya’yı paylaşan Stalin, şimdi başka bir paylaşımın parçasıydı. Sovyetler Birliği, Sosyalizm, Sosyalist tarih ile ilgili daha ayrıntılı yazılar yazacağımı söyleyerek şimdilik Rosa Lüxemburg’un Sovyet Devriminden sonra yapılanlar ile ilgili söylediği bir paragrafı paylaşmak isterim.

“Ülkede politik hayatın bütünüyle baskı altına alınması Sovyetleri de gittikçe daha çok kötürümleştirir. Genel seçimler, sınırsız basın ve toplantı özgürlüğü, özgür fikir mücadelesi olmadığı sürece, hiçbir kamu kuruluşu varlığını koruyamaz, yalnız bürokrasinin etkin öge olduğu bir görünüm ortaya çıkar. Toplumun yavaş yavaş sesi soluğu kesilirken bitmez tükenmez bir gücü ve engin bir tecrübesi olan beş, on parti lideri yönetir ve egemenlik kurarlar. Gerçekte, bu liderler arasında sivrilmiş ancak birkaç kişinin kafası yönetimi yürütür, işçi sınıfının ‘seçkinleri’ liderlerin konuşmalarını alkışlayıp alınan kararları oy birliğiyle onaylamak üzere zaman zaman toplantılara çağrılır. Buysa, temelde bir klik yönetimi, bir diktatörlük, ama proletaryanın olmadığı kesin bir diktatörlük, yalnız bir avuç politikacının diktatörlüğü, yani burjuva anlamda bir diktatörlük, Jakoben anlamda bir yönetim demektir.”

Rosa Lüxemburg aslında olacakları çok önceden net bir şekilde görmüştür. Dünyaya umut olarak başlayan ezilenlerin devrimi, tam anlamıyla büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür. Bu da zaten bundan sonra olacakların en büyük habercisidir. Dünya savaşından sonra Batıda demokratik değerler yükselmeye başlamış, bu da zenginleşmeye yol açmıştır. “İkinci dünya savaşının sona ermesinin ardından gelen dönem, refahın paylaşımı ve artış hızı açısından insanlık tarihinde eşsiz bir dönemdir

Podcast also available on PocketCasts, SoundCloud, Spotify, Google Podcasts, Apple Podcasts, and RSS.

Yorum bırakın

  • AY YIKANIYOR SULARDA

    Ürkütmeden salkım söğütleri, Bir çocuk bisiklet sürüyor patikada. Yuvasına su taşıyan bir kırlangıcın Laciverdi kanatları değiyor Kumral saçlarına Az sonra Gökova’nın Kızılçam tepelerinden Kızarmış bir tandır ekmeği gibi, Ay süzülüyor. Şavkı yıkanıyor Azmak’ın suyunda Ve Bir garip şair; Usulca sokuluyor sazlıklara; Bir avuç buz gibi suyu çarpıyor Yüzüne -arka cebinde eski bir şiir defteri- Hayıt…

  • Sosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe

    CİHAN TUĞAL Bir yanda cinsel tacizciler, diktatörler, hırsızlar, milyarderler… Diğer yanda ezilen kesimlerin geniş bir cephesi. Çoğunluk, tercihini ikincisinden yana yaptı. Trump ve Amerikan sağı, Mamdani’yi New York belediye başkanlığına seçtirtmemek için Demokratik Partinin en kirli zenginleriyle birlikte aylardır uğraşıyorlar. İnanılmaz paralar döküldü. Çirkin iftira kampanyaları düzenlendi. Demokratların eski belediye başkanlarından Bloomberg, kesenin ağzını sonuna…

  • SEVGİLİM BEN ŞİMDİ

    Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz ‘’ Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz ‘’ Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz O köklensin diye pencerede suya koyduğum devatabanı Hepten hüzünlü bu günlerde…